Ekim devriminin önderi ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu Lenin 21 Ocak 1924 ‘de yıldızlaştı. En verimli çağında aramızdan ayrılmış olmasına rağmen 20. yüzyılın en önemli kişilikleri arasında ilk sıralarda yer alır. 20. yüzyılın marksizminin üretilmesinde eşsiz bir yaratıcılık ve girişkenlik sergiler.
Birçok ilk kuşak Rus marksisti gibi Lenin de Halkçı(Narodnik) devrimcileri yakından izledi. İdam edilen abisi Halkcı’ydı. Hiçbir zaman Halkçı (Narodnik) olmadı. Marksizm’e yöneldi işçi sınıfına yüzünü döndü.
Halkçılar Rusya’daki kimi kapitalist görünümlerin tesadüfi olduğunu, Rusya’da kapitalizmin ve işçi sınıfının gelişemeyeceğini savundular. Devrimin köylülerle yapılacağına inanıyorlardı. İlk Rus marksisti olarak kabul edilen Plehanov gibi Lenin’de Rusya’da kapitalizmin çoktan temellerinin atıldığını ve onun gelişmesinin durdurulamayacağını, demokratik ve toplumsal devrime işçi sınıfının önderlik edeceğini savundu. Lenin Rusya’da kapitalizmin gelişmekte olduğunu araştırmalarıyla ortaya koyarak demokratik devrimin işçi sınıfının hegemonyası ve önderliğinde gerçekleşeceğini ortaya koydu. İşçi sınıfı davasına büyük bir inançla bağlandı. Kendi kaderini işçi sınıfının kaderine bağladı.
Birçok Rus marksisti gibi öğrencilik yıllarında işçilerle bağ kurdu. Bu bağ bir grup öğrenci ile işçinin bir araya gelip, teorik eğitim yaptığı, mücadelenin yol ve yöntemlerinin tartışıldığı toplantılarla sağlanıyordu. İlk dönem henüz parti kurulmamıştı, marksist gençlerden ve işçilerden oluşan bu hareket bir birinden kopuk dağınık küçük gruplardan ve çevrelerden oluşuyordu.
Lenin birikimli bir sosyalist aydındı. Ne burjuva, küçük burjuva aydınlara has kibirle kendini işçi sınıfından üstün görüyordu, ne de yaşamdan kopuk kitabi bir tarza sahipti. O yüzden işçiler onu çok kolay anlardı. Ekonomik, üretim ve sosyal yaşamın bütün boyutlarına ilgi duyardı. Özellikle işçilerin çalışma yaşam ve ekonomik koşullarını durmadan araştırır, işçilerle toplantı ve ikili sohbetlerinde en küçük ayrıntılarına kadar soru yağmuruna tutar, onlardan öğrenmesini bilirdi. Lenin ünlü eser “Ne Yapmalı?” da bu durumu söyle anlatır:
“Beni sık sık ziyarete gelen bir işçiyi, çalıştığı, kocaman fabrikadaki koşulların her yönü hakkında haftalar boyunca ‘sorguya çektim’. Evet, büyük çabalardan sonra (tek bir fabrikanın) betimlemesi için gerekli malzemeyi toplayabildim, ama bu görüşmelerden sonra işçi, alnının terini siler ve gülümseyerek ‘sorularınızı yanıtlamaktansa fazla mesai yapmayı tercih ederim’ derdi.” (sayfa 164, sol Y.)
Bu sitemlerine rağmen işçiler Lenin’e gitmekten ve onunla yazışmaktan kendilerini alamazlardı. Çünkü Lenin`i dinlediklerinde veya mektuplarını okuduklarında, karmakarışık ve anlaşılmaz gibi görünen sorunlar sadeleşir ve anlaşılır hale gelir, ufuklar genişler, yolları aydınlanır ve bir süreliğine ne yapacakları konusunda netleşirler. Yükleri hafiflemiş, kendinden emin ve coşkulu bir ruh haliyle ondan ayrılırlardı.
Sınıfın Sosyalist Aydını
Lenin yaşamdan kopuk, salt soyut, teorik bir kavrayışa sahip olmadığından, birçok önemli meselede isçiler ve öğrenciler şeklinde meydana gelen saflaşmalarda genellikle işçilerin tarafında bulurdu kendini. Bilgiyi, teoriyi devrimci aydınları küçümseyen işçileri eleştirir, onların amatör ve kendiliğindenci eğilimlerine karşı mücadele etmeyi ihmal etmezdi.
İşçi sınıfı ve onun mücadelesi öncelikli ilgi alanı olmakla birlikte, ekonomik ve toplumsal yaşamın tümünü izlemeyi ve incelemeyi ihmal etmezdi. İşçi sınıfının kendi aydınları olmaksızın mücadelesini başarıya ulaştıramayacağının farkındaydı. Üretim ve bölüşüm sürecinin bütününe kendiliğinden biçimde isçilerin hakim olamayacaklarını, bu yüzden nasıl sömürüldüklerini ve bu sömürü çarkının dışına çıkmanın mümkün olup olmadığını mümkünse bunun yol ve yöntemlerini kendiliğinden ve salt ekonomik mücadele yoluyla öğrenemeyeceklerini söylerdi, politik ve teorik mücadele de vermek zorunda olduklarını anlatırdı. Bu yüzden sınıfa bilincin aydınlar aracılığıyla dışardan taşınması gerektiğini savunurdu. Burada büyük bir boşluk gördüğünden kendisini işçi sınıfının komünist/sosyalist aydını olarak konumlandırdı. Binlerce işçi sınıfı aydınının ve sınıf bilinçli önder işçinin yetiştirilmesine katkı verdi. Ancak aydınların bütün burjuva ve küçük burjuva ayrıcalıklarından, konformist düşünüş biçiminden ve yaşam tarzından kopuşmaları, işçi sınıfının davasına kendilerini adamaları gerekirdi. Aydınlar ancak bu yolla Gramsci’nin kavramsallaştırmasıyla işçi sınıfının organik aydınları olabilirdi.
Sınıf Bilinci Ve Lenin
Lenin işçi sınıfının öncü ve önder rolüne duyduğu büyük güven ve inançla birlikte hiç bir zaman dar işçicilik yapmadı. İşçi sınıfını mücadelenin merkezine koymakla birlikte, yoksul köylülerin, kent emekçilerinin, kadınların, ezilen halkların, öğrencilerin sorun ve taleplerine hiç bir zaman gözünü kapatmadı. Aksine bu kesimlerin sorun ve talepleriyle işçi sınıfının demokratik devrim ve toplumsal devrim programları arasında köprü kurdu. İşçi sınıfının ancak bu kesimlerin sorun ve taleplerine sahip çıkarak, bunlar için en önde mücadele ederek onlara önderlik yapabileceğini vurguladı. Ona göre işçi sınıfının sadece kendi sorun ve taleplerine yoğunlaşması onu ekonomik sendikal bilincin sınırlarına hapseder. En fazlasından kısmi, politik bilinç edinmesini sağlar, bu yolla asla bütünlüklü bir sınıf bilinci edinemez. Sınıf bilinçli işçi, genel toplumsal çelişki ve sorunlara hakim olmalı ve demokratik devrimde köylülük başta olmak üzere çıkarı devrimden yana olan sınıf ve katmanlarla ittifak anlayışına sahip olmalıdır. Bu sınıf ve katmanların demokratik ekonomik taleplerine sahip çıkmalı, onların öncüsü ve önderi olmak istiyorsa bunlar uğruna mücadele etmelidir.
Sınıfın Tarihsel Rolünü Kavrayışı, İnancı, Güveni
Emeğe ve emeğiyle geçinmeye değer vermekle birlikte işçiliğe öykünmede kendi rolünün bilincindeydi. Daha mücadelesinin ilk yıllarda, kendisine, Rus sosyalist hareketine “soğukkanlılık ve bilim” taşıma misyonu biçti. İşçi sınıfına en iyi böyle hizmet edeceğini biliyordu. Teorik, politik ve örgütsel üretimiyle mücadeleye katkı verebilmek için araştırma ve incelemelerinin yanı sıra işçilerle çok sıkı bağlar kurdu. Sürgün yıllarında bundan vazgeçmedi. Yüzlerce işçi mektubunu okuyup cevaplandırıyordu.
Devrimci işçilerin eğilimlerine ve sezgilerine güveniyordu. Keza kimi kritik eşiklerde devrimci sosyalist işçiler de kimi ‘eski’ Bolşeviklere göre daha çabuk ve daha net biçimde Lenin’in fikirlerini anladılar, kararlılıkla sahip çıktılar. “Nisan Tezleri” ve 1917 Ekim ayaklanması önerileri bunların en çok bilinenleridir.
Lenin, ilkellik ve amatörlüğe pirim vermeksizin sendikalarda ve Sovyetlerde işçi inisiyatifini hep destekledi, yerine göre teşvik etti. İşçilerin eğitim ve kültür seviyesini yükseltmek için büyük mücadeleler verdi. Partide ve devrimden sonra da devlet yönetiminde işçilerin daha fazla görev almaları için uğraştı. Partide işçilerin oranı artıkça güçleneceğini düşünüyordu. 1905 devrimi yenilgisinden sonra istatiki verilerle yenilgi ve gericilik koşullarında aydın kökenlilerin hızla partiyi terk ettiğini, işçilerde bu oranın sınırlı kaldığını tespit ederek bu düşüncesini güçlendirdi. Her zaman partiye almada işçilere pozitif ayrımdan yanaydı.
Devrimden sonra bütün işçilerin ve çocukların okumaları için büyük çabalar harcadı. Kültür devriminin gerekliliğini savundu. Devlet işlerini küçük parçalara bölüp basitleştirerek işçileri yönetime çekmek için uğraştı. Büyük rüyalarından biri aşçı kadının devleti yönetebilmesini sağlamaktı. Merkezi Kontrol Komisyonu’nun ağırlığının öncü işçilerde olması, kritik dönemlerde işçi inisiyatifinin önünü açmak, parti ve devlet yönetiminde işçilerin oranını artırmak için ömrünün son dakikalarına kadar mücadele etti.
Yaşamını işçi sınıfının ve insanlığın toplumsal kurtuluşuna adamıştı. Bunun ancak ve ancak sosyalizm ve komünizmle gerçekleşeceğini kavramış, bütün ruhu ve yüreğiyle buna inanıyordu. O büyük eseri Ekim Devrimi ve kurucusu olduğu Sovyetler Birliği ve Leninizmle sadece Rusya’yı dönüştürmedi, dünyayı da sarıp değişmesine katkı verdi/vermeye devam ediyor. Gerek sosyalist inşa ülkelerinde gerekse dünyanın genelinde işçi sınıfının elde ettiği ve bir kısmını hala koruduğu kazanımlarda Lenin’in büyük emeği vardır.
Xebat Zafer