- yüzyılın ikinci yarısında Rusya’da işçi sınıfı hızla büyüyerek aynı yüzyılın sonunda toplumsal bir güç haline geldi. Bir çeşit krallık veya sultanlık olan çarlık hüküm sürüyordu. İşçiler ve köylüler yoksullukla cebelleşirken, hak aramanın yasal imkanları yok denecek kadar sınırlıydı. Yasalar sendika kurmaya izin vermiyordu. Yasal sınırlar içinde mücadele yürütmenin herhangi bir olanağı yoktu. İşçiler kendilerini yasalarla sınırlandırarak ne ekonomik sendikal mücadele verebiliyorlardı, ne de özgürlük ve sosyalizm yolunda arpa boyu yol alabilirlerdi.
Kendiliğinden ve sosyalistlerin öncülüğünde işçiler fiili-meşru mücadele hattında yürüyerek, yasal olup olmadığına bakmaksızın ekonomik sendikal mücadele yürüttüler. Çarlık rejiminin, onun polisi ve istihbaratını bütün saldır, gözaltı, tutuklama ve sürgüne gönderme baskısını birleşerek ve özgücüne dayanarak boşa çıkarabildiler. Mücadele yaygınlaşıp kitleselleştikçe çarlık ve onun baskı kurumları geri adım atmak zorunda kaldı. 1890’ların ortalarından itibaren ekonomik sendikal hakları fiilen kullanmaya başladılar. “Hak verilmez alınır şiarında olduğu gibi işçiler ekonomik-sendikal haklarını fiilen kullanarak, örgütlenerek sayısız grev, gösteri ve işgal yaparak kısmen de olsa yasal kazanımlara dönüştürdüler.
Öyle ki Çarlık polisi yükselişe geçen işçi hareketini baskı ve zorbalıkla bastıramadığını görünce taktik değiştirmek zorunda kaldı. Bu baskı mekanizmalarından vazgeçmeden, işçi hareketine ajanlar sızdırarak kendi kontrolüne alarak sınırlandırmaya çalıştı. Bu girişim hak arama mücadelesini daha da meşrulaştırmak, 1905 devriminin patlak vermesinin zeminini güçlendirmek dışında bir sonuç doğurmadı.
Bir Sovyet Tipi Olarak Sovyetlerin Ortaya Çıkışı
1905 Ocağında ayaklanan işçiler ve halkın devrimci yürüyüşü yaygınlaşıp derinleşerek Ekim ayında politik talepli grevlerle devrimin yeni bir aşamaya sıçrayışının işareti oldu. Devrimci durum hızla silahlı bir ayaklanmaya doğru ilerleyerek yeni bir niteliği mayalıyordu. Bu süreç kendine özgü yeni mücadele araç ve biçimlerini de yaratıyordu. Bu araçlardan en önemlisi ise konsey tipindeki Sovyetlerdi.
Sovyetler ilkin 1905 Haziranından itibaren küçük bazı kentlerde ortaya çıksa da Ekim-Aralık politik genel grev ve ayaklanmalar sürecinde Petersburg ve Moskova’da oynadığı rolle gerçek niteliği ortaya çıktı.
Yeni mücadele araç ve biçimleri genellikle kendiliğinden hareketin içinden çıkarlar. Mücadelenin somut ihtiyaçlarına cevap verdikçe, başlangıçta sınırlı ve olağan girişimler gibi görünen adımlar zamanla Sovyetler gibi etkili mücadele araçları çıkarabilirler.
Petersburg’da Sovyet, ilkin grevci işçilere mali destek için seçilen işçi temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluştu. Moskova’da ise grevci matbaa işçilerinin temsilcileriyle, grevle dayanışmak için diğer iş kollarındaki işçilerin temsilcilerinin bir araya gelmesiyle kuruldu.
Sovyetler Nasıl Bir İhtiyacın Ürünüydü?
Gramsci sendikaların rolü ve misyonunu şöyle tanımlar: “Sendika örgütünün gelişmesini iki olgu karakterize eder: 1. Sendika giderek daha fazla işçiyi kucaklar; 2. Sendika, hareketin gücü ve disiplini merkezi bir büroda toplanda dek kendi faaliyet alanını yoğunlaştırır ve genelleştirir. Bu büro, sıkı bir kontrol altında tuttuğu kitlelerden bağını koparır ve kolayca tahrik olan geniş kitlelerin gelgeç heveslerinin ve aptalca tutkularının yarattığı anaforlardan ve akımlardan kendini kurtarır. Sendika böylece sözleşmeler müzakere etme ve sorumluluk üstlenme yeteneği kazanın Bu şekilde işvereni, işçilerle olan ilişkilerinde belli bir legaliteyi tanımaya zorlar, bu legalite işverenin sendikanın çözüm gücüne ve işçi kitlelerinin sözleşmedeki yükümlülüklere saygı göstermesini temin etme kapasitesine duyduğu inanca bağlıdır. (1)
Sendikalar bu rolleriyle ve sektörsel ayrılmadan ve farklı devrimci demokratik parti ve grupların etkisi altında olmasından kaynaklı dağınıktı. Bu durum işçi sınıfını fiilen bölüyordu. Daha geniş ve birleştirici bir dayanışma ve mücadele hareketi yaratabilmek için sendikalara ve devrimci-demokratik partilere paralel, onların arasındaki sınırları aşan örgütlülük gerekliydi. Sovyetler ilkin bu ihtiyacın ürünüydü. Böylece sendika ve parti kanalları dışında her fabrikada işçiler bir araya gelip Kendi temsilcilerini seçiyor; bu temsilciler kent düzeyinde bir araya gelip grev ve direnişteki işçilerin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlardı. Böylece kent Sovyetlerinde işçi sınıf içinde örgütlü bütün partiler ve örgütsü doğal işçi önderleri bulunduğu işletmelerdeki işçiler üzerinde etki düzeyine bağlı olarak temsilci seçilip yer alabiliyorlardı.
Grevler kentin geneline yayılıp, politik genel grev niteliğine büründükçe Sovyetlerin niteliği ve rolü de buna bağlı olarak değişti. Sovyetler birleşik devrimci demokratik işçi birliğinin ve mücadelesinin vazgeçilmez aracı oldu. Petersburg ve Moskova Sovyet yönetmeleri de kent düzeyin de devrimci demokratik birleşik önderliği rolüne büründü.
Aralıktaki Moskova ayaklanmasıyla Sovyetler ayaklanmasını koordine eden ve yöneten birleşik bir araç olarak ayaklanma organ niteliği kazandı. Rolü bununla sınırlı kalmayacaktı. 1905 devriminde Sovyetler bazı kentlerin yönetimini geçici olarak devralıp iktidar organı olabileceğini sezdirse de, 1917 Şubat devrimiyle birlikte bu rolü kesinlik kazandı.
Sendikalar ile Konseyler Arasındaki Sınır Çizgileri ve Organik Birliği
Konseylerin işlevini doğası gereği hiç bir devrimci ve demokratik parti ve akım tek baş yerine getiremez. Başkaca tarihsel örneklerde olduğu gibi devrimci partilerin cephesel birliğini oluşturarak, birleşik devrimci önderlik çatısı altında mücadeleci bütün güçleri kapsayan farklı tipte yapılanmalara da gidilebilirdi. Bu durumda da yukardan aşağı doğru konseylerle aynı işlevi yerine getiren meclis, forum, işçi veya halk komiteleri ile yaygın direniş komitelerinin merkezleştirilmesi vb. yollarla örgütsüz devrimci kitleleri de kapsayan cephesel yapılara her hali karda ihtiyaç vardır.
Keza sendikalar da bu rolü oynayamaz. Gramsci sendikaların Konseylerin rolünü oynayamayacağında dair şunlara değinmiştir:
Endüstriyel bir legalitenin doğuşu işçi sınıfı açısından büyük bir zaferdir, fakat bu nihai ve kesin bir zafer değildir. Endüstriyel legalite işçi sınıfının yaşam standartlarını iyileştirmiştir, fakat bir uzlaşmadan daha fazlası değildir, o -güç dengesi işçi sınıfından yana değişene dek yapılması ve desteklenmesi gereken bir uzlaşmadır. Sendika yetkililer; endüstriyel legaliteyi zorunlu bir uzlaşma (fakat bu zorunluluğun kalıcı olmadığı bir uzlaşma) olarak gördükleri güç dengesini işçi sınıfı lehine iyileştirmek için bütün araçları sendikanın emrine sundukları ve işçi sınıfının sermayeye karşı herhangi bir anda başarılı bir saldırı başlatmak ve onu kendi hukukuna tabi kılmak durumunda kaldığın da bütün maddi ve manevi hazırlığı gerçekleştirdiği taktirde, iste o zaman sendika devrimin bir gereci, sendika disiplini de, işçileri endüstriyel legaliteye saygı göstermeye zorlamak için kullanıldığında bile, devrimci disiplin olur.”
Gramsci’nin belirttiği gibi sendikalar legal yapılardır. Sektörsel bölünmüşlük ve aynı işkolunda birçok sendikanın varlığı işçi sınıfını fiilen böler. Olağan ideolojik, örgütsel ve siyasal nitelikleri, olağan olmayan zor araçlarını da kullanarak legalitenin dışına çıkması ihtiyacını yerine getiremez. Anlık politik görevler icra etse de süreklileşmiş merkezi politik görevleri yerine getiremez. Sendikanın sınırlarına dayandığı noktada konseylerin rolü başlar. Gramsci sendikalarla konseyler arasında işlevsel farkı ve sınır çizgilerini şöyle ortaya koyar: ༣
“Konsey, endüstriyel legalitenin olumsuzlanmasıdır: onu hep tahrip etmeye, işçi sınıfını endüstriyel iktidarı fethetmeye doğru yönlendirmeye ve onu endüstriyel iktidarın kaynağı yapmaya uğraşır. Sendika legaliteyi temsil eder ve sendika, kendi üyelerinin bu legaliteye saygı göstermesini sağlamayı amaçlamalıdır. Sendika sanayicilere karşı sorumludur, fakat kendi üyelerine de… Sendika işçiye ve ailesine sürekli iş ve ücret, yani yiyecek ve başlarını sokacak bir ev temin eder. Fabrika Konseyi, devrimci kendiliğindenliği sayesinde; herhangi bir anda sınıf savaşını harekete geçirme eğilimindeyken sendika, bürokratik biçimi sayesinde, sınıf savaşının patlak vermesini engelleme eğilimindedir. Bu iki kurum arasındaki ilişkiler öyle bir haldedir ki Konseyler hesabına kaprisli bir dürtü, işçi sınıfı için bir gerileme ya da yenilgiye neden olamaz; bir başka deyişle, konsey sendikanın disiplinini kabul ve asimile edecektir. Konseyin devrimci karakteri sendika üzerinde etki yaratacak ve bu bürokrasisini ve bürokratizm çözen bir etkin madde olarak işlev görecektir. (3)
Gramsci’nin vurguladığı gibi sınıf mücadelesinin daha ileri düzeye sıçrayabilmesi için sendikaların yetersiz kaldığı yerde Sovyetler devreye girdi.
1905 Devriminde Sovyetler
Petersburg’ da 500, Moskova’da 400, Odessa’da 100 işçiye bir delege düşecek tarzda Sovyet delege seçimleri yapıldı. Bu delegelerin bir araya gelmesiyle kent Sovyetleri oluştu. Sovyetler kent çapında politik, ekonomik, örgütsel, askeri vb. ihtiyaç duyduğu her konuda karar alabiliyordur Aldığı kararların yürütülmesini ve olası ani gelişmelere müdahale için yürütme organını seçti. Seçilen her delege seçildiği fabrika veya işletme ve fabrika grubundaki işçilere hesap veriyor, gerek duyulduğun da delegesini geri çağırıp yenisini seçebiliyordu. Yürütme organ için de aynı şey geçerliydi. Yürütme organ kent Sovyetine hesap vermek zorundaydı. Her Sovyet toplantısında yürütme organı üyeleri tek tek veya bütün olarak görevden alınabiliyor, yerlerin yenileri seçilebiliyordu.
Bu özellikleriyle Sovyetler yerel iktidar organları işlevine sahipti. Geleneksel meclis modelinden ileri ve demokratik bir özelliği daha vardı; o da Sovyetlerin meclis ve yürütme işlevlerini birleştirerek doğrudan yürütmeleriydi.
Bu nitelikleriyle Sovyetler Ekim siyasal genel grevlerini, ayaklanmaları ve Moskova özelliklede Moskova silahlı ayaklanmasını başarıyla yönetebildi.
Petersburg Sovyeti yaklaşık 50 gün, Moskova Sovyeti ise Moskova Ayaklanmasının yenilgisine kadar ayakta kalabildi.
1917 Şubat Devriminde Sovyetlerin Geri Dönüşü
12 yıl sonra Şubat Devrimi patlak verdiğinde Sovyetler yeniden kuruldu. Bu sever önceki deneyimlerin derslerinden hareketle Sovyetlerin kuruluşu kendiliğindenciliğe bırakılmadı. Petersburg’da Menşeviklerin, Moskova’da Bolşeviklerin girişimiyle kuruldu.
Petersburg’da Menşeviklerin çoğunluğunu oluşturduğu Geçici Sovyet Yürütme Komitesi ilk adımları attı. Geçici Yürütme komitesi Geçici Hükümet de yer almama, ama destekleme kararı aldı. Rolünü, taleplerini Geçici Hükümete iletme, desteğin sürüp sürmemesinin bu taleplerin yerine getirilmesi koşuluna bağlandı.
Mart başında Petersburg’un yanı sıra Moskova’da da Sovyetler kuruldu Petersburg’da işçi ve üniformalı köylüler olan askerlerin Sovyetleri ortaktı; Moskova’da ise başlarda ayrıydı, sonradan birleştirildi.
Petersburg Sovyeti Tüm Rusya Sovyet Kongresi toplanana kadar fiilen onun rolünü oynadı. Çoğunluk liberal burjuvaziyle uzlaşmadan yana olan sosyalist devrimciler ve menşeviklerdeydi. Asker ve işçilerin kesimsel sorunlarını tartışacakları ayrı seksiyonlara sahipti. Genel politik sorunlar ise iki seksiyonun da katıldığı ortak toplantılarda ele alınıyordu. Her delege söz alıp konuşabiliyordu. Delege sayısı 2300’ü aştığından sık toplanıp karar almak zorlaşıyordu. Bu sorunu aşmak için daha sık toplanabilen 600 kişilik daraltılmış Sovyet oluşturuldu. Sürgünden dönen devrimci önderlerin dahil olmasıyla yürütme, organı epeyce genişlemişti. Hantallığı gidermek için yürütme organında daraltmaya gidildi. Anlık gelişmelere müdahale etme amacıyla 7 kişilik yürütme bürosu kuruldu. Büro her gün, yürütme komitesi ise üç günde bir toplanıyordu. Yürütmenin aldığı tüm kararlar ilk Sovyet toplantısında ortaya sunuluyordu. Yürütme komitesi büyüyen iş yükünü hafifletmek için, işleri parçalara bölerek yapılması için 15 komisyon kurdu. Bu komisyonlarda Sovyet delegelerinin yanı sıra uzmanlar, memurlar ve teknik yardımcılar da görevlendiriyordu.
Diğer kent ve bölgelerde hızla Sovyetler kuruldu. Mart sonunda bu yerel Sovyetlerin belirlediği delegele Tüm Rusya Sovyet’i Kongresi toplanmasıyla Sovyet örgütlülüğü yeni bir aşamaya ulaştı.
Görünüşte tek bir iktidar organı vardı; resmiyet kazanmış Burjuva Geçici Hükümet. Gerçekte ise yanı sıra bir, iktidar organı daha vardı. Geçici Hükümeti destekleyerek kazanılmış iktidar hakkına sahip çıkmayan Sovyetler ise resmi olmayan henüz çok zayıf bir iktidar organıydı. Bu durumu ilk gören ve iktidarın gerçek sahibi işçi ve köylülerin iktidar organı olan Sovyetlere devrini savundu. Böylece Şubat devriminden Ekim devrimine kadar geçen süreçte, Sovyetlerin örgütlülüğünün geliştirilerek yaygınlaştırılması ve burada örgütlü işçi köylü ve askerlerin bilinçlendirilerek iktidar olabilecek seviyeye yükselmelerine indirgenebilir. Bu mücadelede de belirleyici rol Lenin’in başında bulunduğu sosyalistlere yani Bolşeviklere düşüyordu.
Sovyetlerle Sendikalar ve İşçiler Arasındaki Köprü: Fabrika Komiteleri
Sovyetlerin inşasına paralel olarak fabrika/işyeri ve semt/mahalle komiteleri kuruldu. Bu birim komiteleri örgütsel olarak kent Sovyetlerinden bağımsız olsa da konsey tipinde bir oluşumdu. Fiilen işçi ve halk inisiyatiflerinin taban örgütlemesi olarak Sovyetleri güçlendiriyordu. Fabrika komiteleri mesai saatleri dışında işçi meclisleri ya da işçi fabrika konseyi olarak tanımlanabilecek işçi toplantılarında belirleniyordu. Bu toplantılarda gerek duyulduğunda komitenin üyeleri görevden alınıyor yerine yenileri seçilebiliyordu.
Fabrika komiteleri, fabrika yönetimini denetliyor, ihtiyaç duyduğunda yönetime doğrudan katılıyor veya yeni yöneticiler atıyordu. Fabrika Komiteleri aralıklarla Kent Fabrika Komiteleri Konferansı toplayabiliyordu. Mayıs’ta Petersburg ilk konferansını toplayarak, çalışma ilkeleri ve hedeflerini belirledi.
Fabrika/semt komiteleri ne salt ekonomik sendikal birimlerdi ne de Sovyet’in doğrudan bir parçasıydı. İkisinin arasına bir köprü işlevine sahipti. Bu haliyle sendikalar ve Sovyetlerle birlikte organik bir bütün oluşturup, birbirlerini tamamlıyorlardı. Genel politik konuları gündemleştirir tartışır, tartıştırır, önerilerini temsilcileri aracılığıyla Sovyet’e taşırlardı. Asıl yoğunlaşma faaliyeti ise fabrika ve semtlerdeki politik konuları gündemleştirip mücadele konusu yapmaktı. Sendikaların daha etkili hale gelerek rollerini daha iyi oynamalarını sağlamanın yanı sıra sendikalar üzerinde devrimci ideolojik-politik hegemonyanın güçlenmesinde de önemli bir role sahipti. Taban örgütlenmelerine önem veren Bolşevik Partinin de en önemli dayanaklarından biriydi. Şubat devriminin ilk aylarında Sovyetlerde zayıf olsalar da fabrika komitelerinde daha etkiliydiler.
Sovyetlerin İktidar Yürüyüşü
Sovyetler fiilen işçi ve yoksul köylülerin iktidar organı olmasına rağmen uzlaşıcı emekçi sol partilerin etkisi altında liberal burjuvazinin iktidar organı olan Geçici Hükümeti destekliyordu. Lenin, Şubat devriminin ilk günlerinden itibaren bütün iktidarın Sovyetlere devredilmesini savundu.
Bolşevik Parti’de Nisan sonlarından itibaren bu doğrultuda çalışmalara başladı. Bolşevik Partinin bu doğrultuda yürüttüğü kararlı mücadelenin ve politik gelişmelerin seyri Lenin’i haklı çıkardı. Bolşeviklerin Sovyetler de ve halk üzerinde siyasal etkisi katlanarak büyüdü. Bu durumu ve ortaya çıkan fırsatları analiz eden Lenin silahlı bir ayaklanmanın zamanının geldiğine partisini ikna etti. Bolşevik Partinin önderliğinde ayaklanma eski Rus takvimine göre 24 Ekimi 25’ine bağlayan, miladi takvime göre ise 6 Kasım’ı 7’sine bağlayan gece başarıya ulaştı. 7 Kasım’da güneş doğmadan iktidar ele geçirildi. Aynı saatlerde toplanan kimi Rusya Sovyet’i 2. Kongresi iktidarı devralarak, sosyalist devrimin gerçekleştiğini ilan etti. Böylece iktidar işçi sınıfının önderliğinde fethedilmişti. Böylece Sovyetler resmen iktidar organı oldu. Kongre bu durumu kurumsallaştırmak için ilk kararnamelerini yayınladı. Lenin’in başkanlığında yeni hükümete yetki verildi.
Günümüzde Sendikalar Ve Konseyler Üzerine
Bu deneyimler günümüze ışık tutuyor. Şüphesiz ne kapitalizm 20. yüzyılın başındaki kapitalizm, ne isçi sınıfı yüzyıl önceki işçi sınıfı ne de burjuvazi ve devleti aynı niteliklerini koruyor. Değişen koşullar yeterince hesaba katılamazsa, bu deneyimlere şabloncu zihniyetle yaklaşılırsa, aynı sonuçlar elde edilemez.
Sendikalar nesnel yapısı ve karakteri gereği savunmacı araçlardır. Sendikaların kimi kritik süreçlerde, başkaca faktörlerin de yardımıyla anlık saldırı taktiklerine başvurup kimi kazanımlar elde etmesi gerçekliği bu tespitle çelişmez. Düzen sınırları içinde işçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklarını genişletme konusunda son 200 yılda önemli roller oynadı. Ancak günümüzde bu rollerinden önemli oranda uzaklaşmış durumdalar. Bu sorunun bir ayağı sınıfa yabancılaşmış sendika ağalık sistemi olduğu açık. Sendikaların içinde bulunduğu bu krizi aşmak tarihsel bir görevdir. Ancak sorunu bununla sınırlı görmek yüzeysel bir çıkarsama olur. Sorunu aynı zamanda yeni iktisadi toplumsal koşullarda ve değişen emek süreçlerinde aramak gerekir.
Kapitalist emperyalizm yerini emperyalist küreselleşmeye bırakmış durumda. İşçi sınıfının konumunda ve kapsamında niteliksel değişikler meydana geldi Kapitalizmin varoluş koşulları altında tahterevallinin barbarlık kolu yükselişte. Bütün bunlar işçi sınıfı ve ezilenlerin yaşayış ve düşünüş biçimlerini değiştirdiği gibi geleneksel mücadele araç ve biçimlerinin rolünün de hesaba katılması gereken kaymalara yol açtı.
Esnek üretim, güvencesiz ve kayıt dışı çalışma ve kronikleşen işsizlik ve emek hiyerarşisi işçi sınıfını önemli oranda atomize etmiş durumda. Gerek bu durum gerekse uzun yıllar düzen sınırlar içinde ve burjuvaziyle uzlaşma çizgisinde sendikalar bürokratikleşmiş, fiili meşru mücadeleden uzaklaşmış en geri düzeyde savunmacı genel stratejileri haline gelmiş durumda. Fırsatını bulduğunda saldırıya geçmenin artık istisnası bile bulunuyor. Bir avuç mücadeleci sendikayı dışta tutarsak kazanılmış yasal haklarda kalarak bile savunamayacak kadar aciz durumdalar, işçi sınıfı içinde sendikalara güvensizlik yaygınlaşmıştır.
Bu durumda tezatlık içinde işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı koşulları düzeltme ve saldırıları püskürtmede ve ekonomik sendikal mücadeleyle sonuç alabilmek yüzyıl öncesine göre çok daha zorlaşmış durumda. Bu da sınıf mücadelesinde sendikaların rolünün hala beli düzeyde varlığını korumakla birlikte giderek azaldığını gösterir. Fiili meşru mücadele çizgisinin politik mücadelenin önceliği, önemi ve belirleyiciliği kat be kat güçlenmiştir.
Ayaklanmaların istisna olmaktan çıktığı ve genel bir eğilim haline geldiği günümüzde fiili meşru ve politik mücadele araçları olan konseyler, komiteler ve meclislerin rolü ve önemi artmıştır. Rus devrimleri deneylerinde gördüğümüz gibi eskiden konsey tipi örgütlemeler ağırlıkla politik genel grev ve ayaklanmalar dönemlerinde gündeme gelmiş bu dönemlerin geri tepmesiyle de ortadan kaldırılmıştır. Her önemli eşikte yeni bir niteliğe sıçramıştır. Grev dayanışma örgütü olarak kurulmuş kent düzeyinde birleşik devrimci demokratik cepheye dönüşmüş, ayaklanma organı olduktan sonra Tüm Rusya çapında iktidar organı olmuştur. Dolayısıyla olağan mücadele araçları değillerdi. Bir kaç karakteristik çizgisini vurguladığımız bugün, geçmişte olağanüstü dönemler olarak görülen süreçler olağan hale gelmiştir. Bu sebeple konseylerin de olağan mücadele araçları olmasının nesnel koşulları oluşmuş durumda. Mücadelede en ufak bir rol oynayabilecek hiç bir aracı göz ardı etme lüksümüz yok. Kaldı ki sendikaların mücadele içindeki rolleri geçmişe oranla gerilese de hala çok önemli bir role sahip, gelecekte daha ileri bir rol oynamaya adaydır. Diğer yandan sendikalarda ısrar etmek, aynı zamanda hiç bir mücadele mevziisinden ve kazanılmış haktan vazgeçmemek ve savunmak defalarca doğrulanmış perspektifimizin de gereğidir. Bu yol diğer yandan işçi sınıfının mücadele içinde eğitilip öz deneyim biriktirmesinin gereğidir.
Sadece Rus devrim deneyleri değil 20. yüzyılın ve 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki birçok deneyim, işçi sınıfının düzen sınırlarını aşan, en önemli birleşik saldırı aracının konseyler olduğunu gösteriyor. Son 40 yılı aşkın bir süredir burjuvazinin işçi sınıfına yönelttiği saldırıları salt savunmalı araç ve biçimlerle durdurulamayacağının bolca örnekleriyle doludur. Sadece coğrafyamızda değil dünyanın tamamının bilançosu bize salt ekonomik sendikal mücadele araçlarıyla bu saldırıların kalıcı bir tarzda püskürtülemediğini en fazlasıyla frenleyici bir rol oynadığını gösteriyor.
Rus devrimlerinin prizmasından süzülerek günümüze ulaşan bu deneyimler ve perspektifler yolumuzu aydınlatıyor. Sadece deneyimlerle aydınlanmak yetmez, aynı zamanda bugünün değişen ve dönüşen gerçekliğiyle ve ikisini sentezlemek gerekir.
Alıntılar:
- Gramsci Kitabı-Seçme Yazılar 1916-1935 -s.112-113 Haz. David Forgacs dipnot
- s. -113
- s. 113-114