Staj sömürüsü burjuvazinin kâr hırsıyla ortaya çıkmıştır. Sömürülen öğrenci vasıflı işçi açığını kapatmak için kullanılmaktadır. Sömürüyü artırmak isteyen burjuvazi, faşist devlet tarafından desteklenmektedir. Bu sömürünün devam etmesini sağlayan esas şey kapitalist eğitim sistemidir. Bu eğitim sisteminin içinden çıkan öğrenci; kaderci, milliyetçi ve düzen içine sıkıştırılmış bir işçi haline gelmektedir. Milli eğitim denilen bu kapitalist eğitim sistemi burjuvazinin çıkarlarına göre yaşam sürdüren bir genç kuşak oluşturarak gençleri sömürmesini sağlayan bir mekanizma görevi görüyor. Bu eğitim sistemi kapitalizme hizmet etmektedir. Toplumu şekillendirirken böyle bir yol izlemektedir. Günümüz meslek liselerindeki staj sömürüsü bu amaçla oluşturuldu ve böyle devam etmekte.
Kapitalist sömürü düzeni her geçen gün baskı ve sömürüyü artırmaya devam ediyor ve bundan lise öğrencileri de etkileniyor. Kapitalist eğitim sistemi lise öğrencilerini burjuva sınıf çıkarına göre ideolojik olarak şekillendirip aynı zamanda sermayeye ucuz iş gücü sağlamak için kullanıyor. Lise öğrencilerini staj adı altında sömürüp fabrika ve atölyelerde çalışmaya zorluyor. Öğrenci bu stajı yaparken neredeyse tüm haklarından mahrum bırakılarak patron tarafından her türlü uygunsuz ve keyfi davranışa maruz kalıyor. Bunların üstüne de bedavaya yakın bir ücretle çalışmak durumunda kalıyor. Öğrenci bu ağır çalışma koşullarına katlanmak zorunda çünkü bu çalışma süresinin bitiminde eğitim sistemi içinde çok önemli bir ders notu veriliyor. Stajı bitirmemesi halinde sınıfı geçemiyor. Önünde bunca engel varken diğer taraftan da aile ve öğretmenlerinden bütün bu ağır çalışma koşullarına katlanması konusunda baskıya maruz kalıyor. Kapitalist eğitim sistemi stajyer öğrenciye işi pratikte öğrenmesi gerektiğini dayatarak bu sömürüyü perdeliyor. Bilinci iyice körelen öğrenci bu sömürünün içinde olduğu sürece ölüm riski altında çalışıyor. Bu risk sadece bir sözden ibaret değil. Bugüne kadar iş cinayetlerinde ölen birçok stajyer öğrenci akıllarımızda. Sermayenin kâr etmek için aldığı canlardan Burak Oğraş Antalya’da zorunlu staj yaptığı bir otelin havuzunda ölü bulunmuştu. Filli Boya’da stajını yapan Oğuzhan Çalışkan 24 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetmişti. Hatay’da 14 yaşındaki mevsimlik işçi Dicle Nur Selçuk kıyafetinin makineye sıkışmasıyla katledildi. Rixos Lares Hotel’de staj yaparken katledilen ve cinayeti emniyet müdürü tarafından kapatılmaya çalışılan Burak Oğraş, stajda katledilen öğrenci Taha Öztürk ve daha nicesi.. Staj aşamasında yaşanan bu sömürünün sonunda amaçlanan şey ise öğrenciyi ucuz ve vasıflı bir işçi haline getirmek. Burjuva sınıfın çıkarlarına göre şekillendirip artı-değer sömürüsüne hazır bir işçi oluşturmak. Kapitalist eğitim sistemi bunu amaçlıyor ve stajyer öğrenciler bu sömürü sarmalının içinde savrulup durmakta. Peki kapitalistler staj sömürüsünü nasıl meşrulaştırıyor? Kapitalistler, staj sömürüsünü gençlerin ucuz iş gücüne erişimleri için kullandıkları bir mekanizma olarak değil pratik iş eğitimi söylemleriyle perdeliyor ve bunu sanki bir lütufmuş gibi sunuyor. Meşruluğu sağlanan bu sömürü patronu iyice rahatlatmakta, stajyer işçiyi ise sömürü bataklığına iyice saplamaktadır.
İş yerine giden stajyer eğer patron kabul ederse iş yerine alınıyor. Stajyeri iş yerine alan patron, öğrencinin pratik iş eğitmeni adı altında lanse ediliyor. Stajyer işçinin notunun yarısı patron tarafından verilmektedir. Patronlar bu notu kullanarak stajyer işçilere baskı yapıyor. Bundan daha açık bir idare-MEB-patron işbirliği görebilmemiz imkansız! Patronların eline verilen bu baskı aracı stajyer işçileri sömürü çarkları arasında ezmek, ucuz iş gücüyle olabilecek en fazla kârları elde etmek için kullanılıyor. Kârı yükseltmek için stajyer işçiye uzun çalışma saatleri dayatılıyor. Ağır çalışma koşullarının sonunda da düşük bir ücret veriliyor. Verilen ücret de zaten yasaya bağlanmış durumdadır. Yasaya göre stajyer işçiye asgari ücretin üçte biri verilmektedir. Bu kadar düşük bir ücret dâhi zar zor veriliyor. Stajyer bunca ağır çalışma koşulunun üstüne de meslek alanının dışında çalışmaya zorlanıyor. Bunlar genellikle yerleri süpürme, çay getirme gibi işler oluyor.
Meslek liseli öğrencilerin haftada 3 gün staj yapma zorunluluğu var, bu koşullar altında öğrencilerin görmedikleri derslerden sınava girmesi, üstüne üstlük bu sınavı kazanması bekleniyor. Dünyanın her yerindeki meslek liseli öğrencilerin koşulları aynı. Bazen Lorenzo Parelli oluyor stajda katledilen öğrencinin ismi bazen Burak Oğraş. Lorenzo’nun katledilmesinden sonra İtalya’da sokakları dolduran liselilerde de gördüğümüz gibi bunu engelleyecek ve eylemliliğini örgütleyecek de aynı liseliler olacaktır.
Stajyer işçilerin sendikalara katılma, toplu sözleşme ve grev hakları yoktur. Böylece her yıl yüz binlerce stajyer işçinin ücretler, çalışma koşulları ve sosyal güvenlik gibi konularda hiçbir söz hakkı olmuyor. Hak arayabilme imkanı elinden alınan stajyer işçinin sınıf mücadelesinde yer alabilmesi hatta en ufak hak mücadelesine girişmesi imkansız hale getiriliyor. Stajyer işçi; iş kazaları, iş cinayetleri, sömürünün en kallavi biçimini yaşıyor ve buna itiraz kanalları tamamen kapalı tutulmak isteniyor. Buyurun size kapitalizm için mükemmel işçi: sosyal güvencesi, söz söyleme, örgütlenme hakkı yok ama uzun iş saatleri boyunca çok düşük ücretlere çalıştırılabiliyor, üstelik genç!
Burjuvaziye doğrudan kâr sağlama amacı olan bu meslek liseleri bizzat devlet tarafından teşvik ediliyor. Sadece AKP-MHP faşizmi ile de kalmıyor bu teşvik. Burjuva muhalefet partileri iktidara geldiklerinde yatılı meslek lisesi yapacaklarına dair açıklama yapıyorlar, ne ala yat kalk burjuvaziye hizmet et. Tek amacı burjuvaziye kâr kapısı olan meslek liseleri son yıllarda daha çok yaygınlaştırılmak isteniyor. AKP ve TÜSİAD’ın anlaşmalı olarak bu yaygınlaştırmada rol oynadıklarını zaten görüyorduk.
Staj sömürüsünün son dönemlerde yaşanan somut örneği Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile A101 ve BİM zincir marketleri arasındaki anlaşma oldu. Bu anlaşma Milli Eğitim Bakanlığı ile market zinciri A101 arasında “sektör çalışanlarının mesleki eğitim merkezleri” (MESEM) aracılığıyla “eğitim öğretim süresine dahil olması ile mesleki eğitim ve istihdam süreçlerini yaşama geçirmek” amacıyla imzalanan bir protokol oldu. İmzalanan bu protokole göre öğrenciler haftanın dört gününü A101’de çalışarak bir gününü ise okulda geçirecek. Bu protokol çocuk işçiliği yasal ve meşru göstermek için yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı kapitalist üretim için önemli bir yerde duran çocuk işçiliğin meşruluğunu sağlamak için her türlü yola başvuruyor. Bunu AKP’nin çocuk işçiliğe yaklaşımından, TÜSİAD ile MEB arasındaki ilişkilerden ve bunun gibi birçok örnekten görüyoruz. Kapitalizm çocuk emeğini sömürmek için çok çabalıyor. Çünkü çocuk emeği çok daha ucuzdur ve yoksul ailelerin çocuklarının çoğu zaman sömürü çarkının içine girmekten başka çaresi yoktur. Marx Kapital’de çocuk emeğinin kapitalistler tarafından önemli bir sömürü kaynağı olduğunu anlatırken çocukların gece çalıştırılmasının yasaklanmasına karşı çıkan bir demir çelik fabrika sahibinin neden buna karşı çıktığını aktarıyor: “18 yaşından küçük kimseleri geceleri çalıştırma yasağı büyük güçlükler doğuracaktır, çocuk emeğinin yerini yetişkin erkek emeği ile doldurmanın yol açacağı masraf artışı bunların başında gelir.” Kapitalistler ucuz çocuk emeğini günümüze getirmişlerdir. Marx’ın Kapital’den aktardığı bu örnek kapitalistlerin çocuk emeğinin sömürülmesinin üzerinde neden bu kadar durduklarını bize gösteriyor. Bu örnek günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı ve A101 arasında imzalanan protokolde, meslek liselerinde, patron-MEB-idare işbirliğinde cisimleşiyor. Kapitalistler geçmişten günümüze gelen çocuk emeğinin sömürülmesini gizlemeye ve meşrulaştırmaya çalışıyor ama bu gizleme ve meşrulaştırma çabası boşunadır, gerçekler bu denli gözler önündedir ve hiçbir şey bu gerçeğin önüne perde çekemez.
Yazının buraya kadar olan kısmında staj sömürüsü nasıl ortaya çıktı, liselilerin staj süresince yaşadığı sömürünün üzerinde durduk. Sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı ve A101 arasında imzalanan protokolü ele aldık. Gençliğin staj yaparken nasıl sömürüldüğünü inceledik. Peki bu sömürüye karşı gençliğin nasıl bir mücadele yürütmesi gerekiyor? Bu mücadeleyi geçtiğimiz aylarda MEB ve A101 arasında yapılan “çocuk işçi protokolüne” karşı yapılan eylemlerde gördük. A101 önünde ve Milli Eğitim Müdürlüğü önünde “çocuk işçi protokolü iptal edilsin” diyerek yapılan eylemler, imzalanan protokole karşı gösterilen kamuoyu tepkisi ve gençliğin direnişi sonucunda protokol iptal edildi. Bu somut örnek itiraz ve direniş gerçekleşmeden sömürünün durmayacağını bizlere gösteriyor. Sömürünün olduğu yerde bizler direnmeden sömürünün durmayacağını anlamalıyız.
Son süreçte çelişkilerin derinleşerek arttığı bir dönemdeyiz, artık kaybedecek bir günümüz dâhi yok. Bu sistem bizi katlediyor, staj sömürüsü ile zor şartlar altında hayatımız pahasına çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Kapitalizmin kâr hırsının aramızdan aldığı arkadaşlarımıza her an bir yeni isim ekleniyor. Sessiz kalmanın mümkün olmadığı zamanlardayız. “Başka bir dünya mümkün, kurtuluş sosyalizmde” bilinciyle mücadeleye dört elle sarılıp, hedefe kilitlenip yürümeliyiz. Karamsarlığa geçit yok. Örgütlü mücadelemizle sömürüsüz bir dünya kurabilecek gücümüz var. Örgütlü gücün yenilmezliği ile zafere kadar durmak yok.
****Özgür Gençlik dergisinden alınmıştır.